Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda
8 mins read

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda

AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, “Kız çocuklarının eğitimle güçlendirilmesi, eğitim politikalarına nasıl yaklaştığımızın en net örneğidir.” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde milletvekilleri söz aldı.

CHP Ankara Milletvekili Aylin Yaman, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesinin son derece özensiz hazırlandığını, katma değer yaratmayacak bir bütçe olduğunu ileri sürdü.

Programlar itibarıyla genel bütçeye bakıldığında ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına 2022 yılında 2 milyar 264 milyon lira ayrıldığını ve bunun her yıl belli oranda artışlar ile seyrettiğini belirten Yaman, bu yıl ailenin korunması ve güçlendirilmesi programının, bütçeye sadık kalarak 3 milyar 800 milyon lira ile tamamlanacağını ifade etti.

Programın, 2024 yılı için 12 milyar lira olarak öngörülmesinin açık bir yoksulluk göstergesi olduğunu ileri süren Yaman, “Ortaya konulan programlara ait rakamlardaki artış, yoksulluğun bakanlık tarafından itirafıdır. Göstergelerin son derece özensiz hazırlandığı açıktır. Bütçe disiplini önemli bir şeydir. Bakanlığın bu özensizliği düşündürücü bir konudur.” dedi.

HEDEP Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, kadına karşı şiddeti önlemenin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sorumluluğunda olduğunu belirtti.

AK Parti iktidarlarının kadının konumunu aile olarak göstererek tek yerde tanımladığını iddia eden Türkoğlu, “Kadını özne olarak görmeyen bir iktidarın bakanı olarak sizlere bir kez daha hatırlatıyoruz, kadınlar bu yaşamın öznesidir. Adında ‘kadın’ geçmeyen bir bakanlıkta kadına yönelik sorunları tartışmak, kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı politika üretmek, kadınlar lehine toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe oluşturmak da bu şartlarda ancak bu kadar olurdu.” diye konuştu.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, genel bütçeye bakıldığında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ayrılan payın tüm bütçenin yüzde 3’üne tekabül ettiğini, her yıl düşen oranın endişe verici olduğunu söyledi.

Genel bütçeden faiz giderlerine ayrılan payın bakanlığın bütçesinin 4 katı olduğunu ifade eden Yanıkömeroğlu, “Ülkemizde yoksulluk bu kadar derinleşmişken, çocuklar yataklarına aç girerken, sosyal yardımları yapacak bakanlığımız faiz lobisi tarafından ezilmiştir. Buna neden bir tepki gösterilmiyor?” dedi.

Yanıkömeroğlu, Sayıştay Başkanlığının denetim raporunda, bakanlığın özellikle taşra teşkilatlarının muhasebe kayıtları ile bazı satın almalarda ciddi sıkıntıların olduğunun görüldüğünü ileri sürerek, “Özellikle doğrudan temin suretiyle yapılan alımlar usulüne uygun yapılmamış, uyarılara rağmen sistem aynı şekilde devam etmiştir. Farklı harcama birimlerine ilişkin muhasebe kayıtları toplu olarak yapılmış, denetimlerde belgelere ulaşım noktasında sıkıntı yaratmıştır. Bakanlık personelinin özlük bilgileri güncellenmediği için personele eksik, fazla, yersiz ödemeler yapılmıştır. Sayıştay içerisinde daha birçok başlık mevcut.” ifadelerini kullandı.

“Kadınları artık korkutamazsınız”

AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, sosyal yardım kalemlerinin 50’yi aştığını, buna olumsuz anlam yüklemenin son derece yanlış olduğunu söyledi.

Sosyal yardımlarda kalem sayısının artmasının artan refahtan toplumun tüm kesimlerinin pay alma politikasına işaret ettiğini ifade eden Keşir, “Biz kadim doğrulardan güç alır ama yeni gerçekleri de göz önünde bulundururuz. Pek çok siyasi partiden en önemli farkımız, kadın ve aile politikalarına yaklaşımımız ‘ya-ya da’ şeklinde değil ‘hem-hem de’ şeklinde olmuştur. Bu nedende muhalefet partilerinin bu perspektifi çok da anlamasını beklemiyorum.” dedi.

Kadına ait tüm sorunlarla mücadelenin temelinde kadının güçlendirilmesinin olduğunu, bunun en temel politikasının da “eğitim” olduğuna işaret eden Keşir, 40 yıldır yürüttüğü sivil toplum çalışmalarında, dün kadının eğitim almasına karşı olanların, kadınları korkutanların, bugün AK Parti’nin politikalarını eleştirdiğini dile getirdi.

“Eğitemediğiniz kadını güçlendiremezsiniz” diyen Keşir, şöyle devam etti:

“Kız çocuklarının 2001 yılında üniversiteleşme oranı yüzde 13,5’ti. Bu oran ortadayken kadın yoksulluğuyla nasıl mücadele edecektiniz, iş gücü piyasasına katılımdan nasıl bahsedecektiniz? Bugün kız çocuklarının önündeki en büyük engel olan yasaklar kalktı. Bugün Türkiye genelinde 207 üniversite var. Kız çocuklarının çağ nüfusu içinde okullaşma oranı yüzde 48,5’e ulaşmıştır. Bu oran erkeklerde yüzde 40’tır. Kız çocuklarının eğitimle güçlendirilmesi eğitim politikalarına nasıl yaklaştığımızın en net örneğidir. Bununla beraber kadın istihdam oranı son 20 yılda erkeklerin istihdam oranının iki katından fazladır. Bugün kamuda çalışan kadın oranı yüzde 41’dir. Eğitim rakamları, istihdam rakamları, girişimcilik rakamları ortada. Bütün bunlar ortadayken kadınlar üzerinden bir korku politikası yayarak politika yapma dönemini biz tarihe gömdük. Kadınları artık korkutamazsınız. 1935’teki ilk parlamentoda 18 milletvekilliğiyle kadın milletvekili oranı 4,1’di. 2002 seçimlerine kadar bu oran hiç artmaz mı? Artmadı. İlk defa 2002 seçimlerinde bu oran aşıldı. Bugün bu oran yüzde 20 seviyesindedir. Görmek istemeseniz de bu da AK Parti’nin başarısıdır.”

Ayşe Keşir, kadına yönelik şiddet ve kadına yönelik yoksullukla mücadelede en önemli konunun eğitim olduğunu söyledi.

Dün eğitime pranga vuranların, kapıları kapatanların bugün “kadın hakları” diye havanda su dövdüklerini ifade eden Keşir, şunları kaydetti:

“Kadına şiddetle mücadele konusunda da son derece kararlıyız. Anayasanın eşitlik ilkesini anayasaya biz getirdik. Medeni kanundaki eşitlik ilkesini de biz getirdik. Kadına yönelik şiddet AK Parti iktidarına kadar kanunda tanımlı değildi. AK Parti 2005 yılında çıkardığı köklü kanunla kadına yönelik şiddeti suç olarak tanımladı. İşinize gelmediği için bunları duymak istemeyebilirsiniz. Yapılan açıklamalarda ‘Kürt karşıtlığı’ gibi ırkçı yaklaşımlar sergileniyor. Ben bu tür fişlemelere ve ırkçı yaklaşımlara son derece karşıyım. Eğer Kürt kadınlarının, kız çocuklarının ölümünü gerçekten dert ediyorsanız 13-15 yaşlarındaki kız çocuklarının nasıl silahlandırıldığına, nasıl zorla dağa kaçırıldığına, nasıl tecavüze uğradığına bir şeyler söylersiniz. Siz, kız çocuklarını, Kürt çocuklarını araçsallaştırıyorsunuz. Sırtınızı oralara dayadığınız için de bir şey söylemek işinize gelmiyor. Siz Kürt çocuklarını birazcık düşünüyor olsaydınız bugüne kadar yaşananlarla ilgili tek bir cümle söylerdiniz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir